Metnin analizini dinlemek için aşağıdaki oynatıcıyı kullanabilirsiniz.
“Hayatı Kaçırmak” ifadesini son zamanlarda sıklıkla duyuyor olmalısınız. Bu ifadeyi kullanan insanların hayatı kaçırmamak adına yaptıklarına baktığınızda diğer insanların geçmişinde yaşadıklarını görürsünüz. “Bunu ben de yapacağım.” fikrinden doğan eylemleri “Hayatı yakalamak” yaftasıyla yaftasıyla lanse ettiklerini… Gerçekten türümüzün diğer örneklerinin bir kopyası olmak mıdır, hayatı yakalamak?
“Hayatı kaçırmak” ifadesi, genellikle bireyin bir şeyleri eksik yaptığını, fırsatları değerlendiremediğini ya da potansiyelini gerçekleştiremediğini ima eder. Bu ifadeyi sık kullananlar, genellikle modern dünyanın beklentileriyle (popüler kültür baskısı) bireysel yaşam tarzları arasında bir çelişki yaşar. Bu ifadeyi daha derinlemesine ele alalım:
Hayatı Kaçırma Algısı ve Öznelliği
Hayatı kaçırdığını düşünen biri, çoğunlukla toplumsal ya da kişisel beklentilerle kıyaslama yapar.
Örneğin:
“Arkadaşlarım dünya turuna çıkıyor, bense kös kös oturuyorum.”
“O iş kurdu, bense rutin hayatıma devam ediyorum.”
Bu tür düşünceler, hayatın bir yarış ya da proje gibi görülmesine yol açabilir. “Hayatı Kaçırma” korkusuna sahip insanlarda yaptığım gözlemlerde panik hissi ve bunun verdiği stresten başka bir şey göremiyorum. Burada kritik soru şu: Hayat, gerçekten yakalanabilir bir şey mi? Yoksa, “yakalamak” dediğimiz şey, bireyin kendi zihninde inşa ettiği bir yanılsama mı?
Hayatı Yakalamak
“Hayatı yakalamak” iddiası genellikle başarı, deneyim ya da hız ile ilişkilendirilir. Ancak: Gerçek Memnuniyet mi? Gösteriş mi? Ben de yapacağım mı? Ben bunu yapacağım mı? Doğru olan hangisi?
Birilerinin kopyası olmaya çalışmak ve diğer herkesin yaptığı her şeyi bir kez daha yapmak aslında bize keşfedilmemiş olasılıkları kaybetmek olarak geri dönebilir. Daha sıradan olmak için bir felsefe yapmanın mantıklı olan tarafı ne? Bugüne kadar popüler kültürün dünyaya getirdiği neyi denemiş olsam hepsinin balon olduğunu gördüm. Artık bu illüzyonun sizi daha fazla kandırmasına izin vermediğinizde olan nedir bilmek ister misiniz? Hayatı kaçırmanın keyfini sürmek ve bunun getirdiği zihinsel huzur. Yani böyle bir görev varmış gibi hissetmiyorsunuz.
Hayatını dolu dolu yaşadığını iddia eden biri, bu deneyimlerden gerçekten tatmin oluyor mu, yoksa yalnızca dışarıya böyle görünmek mi istiyor? Bunun paniğinde olanların paylaşımlarına baktığınızda özgünlükten çok; tekdüze ve gerçekten çok ama çok sıkıcı şeyleri tekrarlamak ve bunu sosyal medyada paylaşmak oluyor. Sosyal medyanın etkisi burada devreye giriyor: Göz kamaştırıcı bir tatil fotoğrafı paylaşmak, gerçekte yaşanan duygusal tatminin yerine geçebilir. Evet! Tebrikler, sonunda bunu da yaşadın. Şimdi sırada şu var ve bu liste zaten yapılmış şeylerle dolu. Sıradaki görevini de yap lütfen… Bunu yapmazsan hayat kaçıyor bak! Hadi… (evet stresten kast ettiğim buydu) Ayrıca yeni hiçbir şey yok ve şaşırmak da yok.
Tükenmişlik Riski
Sürekli yeni deneyimler arayan biri, aslında yaşamın anlamını derinlemesine hissetmek yerine yüzeyde kalıyor olabilir. Bu, “her şeyi denedim ama hiçbir şey beni tatmin etmedi” duygusuna yol açabilir. Çünkü tekrar, tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar hayal kırıklığı yaşayacaksınız. “Bu muymuş o kadar abartılan şey?” evet… Tam olarak bu. Üstelik artık yeni bir haz alabilmek için bir sonraki “yaşanmamışlık” ile kendini test etmen gerekecek. Artık çok geç.
Hayatı Kaçırmak Bir Seçim mi, Yoksa Bir Kader mi?
Bu ifadeyi sık kullananlar, genellikle yaşamlarının kontrolünü kaybettiklerini hisseder. Ancak kaçırmak ya da yakalamak, özünde bir bakış açısı meselesidir: Eğer yaşamı anlam odaklı görüyorsak, “hayatı kaçırmak” diye bir şey yoktur. Çünkü her deneyim, bize kendi değerini sunar. Ancak yaşamı bir başarılar dizisi olarak görüyorsak, hayatı kaçırma korkusu kaçınılmazdır. Hani okullarda çocuklara başarıları için verilen şu sıkıcı bröveler gibi görebiliriz. İlk atandığımda ben de veriyordum ve çocukların bröveleri aldıkça daha fazla başarı tatmini elde ettiğini ve sonunda bunlara doygun hale geldiklerini gözlemledim ve sistemi derhal durdurdum. Çünkü çocuklar başarıyı bu brövelerle ilişkilendirdiklerinde, bröveye doymaları; başarı anlayışlarına ve sürdürülebilirliğine zamansız bir gölge düşürmekteydi.
Felsefi Derinleşme
Tüm filozofların bu konuya ya da konunun çerçevesine dokunan düşünceleri mutlaka gözlemledim.
Çerçevenin içinde kalanlardan Heidegger’e Göre: İnsan, sürekli “varoluş” halindedir. Hayatı kaçırmak, yalnızca varoluşsal farkındalıktan uzaklaşmakla mümkündür. Eğer kendimizle ve dünyayla bağlantı kurabiliyorsak, hayatı kaçırma diye bir durum söz konusu değildir. Hayatın ta kendisi zaten biz oluyoruz bu durumda. Kaçırdığımızı sandığımız hayat ise başklarının hayatından başka bir şey değil. Eğer onun kopyası olmak istiyorsanız… Bunu siz bilirsiniz.
Sartre’a Göre: İnsan, kendi seçimlerinden sorumludur. Hayatı kaçırmak, aslında özgürlüğü kullanmak demektir. Seçim yapmamak bile bir seçimdir ve bu da hayatın bir parçasıdır. Biraz hazıra konmak gibi diyebiliriz. Neden aynı yoldan gidiyorum? Ben tren değilim ki! Raylarla sınırlı değilim. Yerin altı, sol, sağ ve yukarıya doğru gidebilirim. Biraz başını etrafına çevirmek gerekiyor sanırım.
Sonuç: Hayatı Kaçırmanın Kendisini Sorgulamak
“Hayatı kaçırmak” ya da “hayatı yakalamak” gibi kavramlar, aslında birer sosyal kurgudur. Bu ifadeyi sık kullanan insanlar, hayatın özünü yakaladıklarını sanabilirler. Ancak hayatın özü, bir şeyleri yakalamaktan çok, varoluşun kendisiyle barışık olmaktan geçer. Çünkü yaşam, ne kaçırılabilir ne de tam anlamıyla yakalanabilir; o, sadece yaşanabilir.
Bir yanıt yazın